Ayaz ismi caiz mi ?

Sude

New member
“Ayaz” İsminin Hikâyesi: Soğuk Bir Rüzgârın İçinde Sıcak Bir Kalp

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Ne tam bir masal, ne de tamamen gerçek… ama içinde hepimizin bir parçası var. Bu hikâye bir isimle başlıyor — Ayaz.

Birkaç gün önce bir arkadaşımın bebeği oldu. Adını “Ayaz” koymak istiyordu ama ailesinden biri “Bu isim caiz mi acaba?” diye sordu. O anda, kelimelerin içindeki anlamın ne kadar ağır olabileceğini düşündüm. Bir isim, bir bebeğin kimliğini, bir ailenin inancını, bir toplumun algısını belirleyebiliyordu.

İşte o an, bu hikâyeyi forumda sizlerle paylaşmaya karar verdim. Çünkü “Ayaz” sadece bir isim değil; inanç, anlam ve duygunun kesiştiği bir yolculuk gibi.

---

I. Bölüm: Soğuk Bir Sabah ve Bir İsim

Hikâye, bir kış sabahı başlıyor.

Hava gerçekten ayaz. Sokak lambalarının altından yükselen buhar, sanki gökyüzüne dua ediyormuş gibi. Elif ve eşi Murat, hastane odasında yeni doğan bebeklerine bakıyorlar.

Elif, bebeğin minik yüzüne dokunurken fısıldıyor:

> “Ne kadar huzurlu görünüyor… soğuk ama içi sıcak. Tıpkı ayaz gibi.”

Murat gülümsüyor.

> “O zaman adı belli oldu: Ayaz.”

Ama birkaç saat sonra odaya giren Murat’ın annesi sessizliği bozuyor.

> “Evladım, ‘Ayaz’ demek soğuk, dondurucu, sert demek. Böyle bir ismi çocuğa nasıl koyarsınız? Hem bu isim caiz mi, anlamı uygun mu?”

O anda odanın havası değişiyor. Sessizlik, dışarıdaki kar gibi ağırlaşıyor.

---

II. Bölüm: Erkeklerin Mantığı, Kadınların Kalbi

Murat o gece interneti karıştırıyor. Forumlarda, fetva sitelerinde, isim sözlüklerinde saatler geçiriyor. Herkesin farklı bir yorumu var.

Bazı erkek kullanıcılar yazmış:

> “Ayaz, Türkçe kökenli bir isimdir. Dini anlamda sakınca yoktur. Olumsuz çağrışım taşısa bile, kötü niyetli bir anlam içermez.”

Murat’ın stratejik aklı hemen çözüm arıyor:

> “Demek ki dil kökeni Türkçe, Arapça değil. Ama haram sayılmıyor. Yani caiz.”

Oysa Elif’in bakış açısı farklı.

Bebeğine her baktığında, onun ismiyle bir bağ kurmak istiyor. “Ayaz” ona soğuk gelmiyor; tam tersine, dinginliği, berraklığı, temizliği çağrıştırıyor.

Elif bir gün hastane penceresinden dışarı bakarken kendi kendine söylüyor:

> “Ayaz demek, sessizliğin içinde güç bulmak demek. Rabbim de sessizliği sever. Neden olmasın?”

Kadınların kalbi bazen din kitaplarından daha derin bir sezgi taşır. Elif için “Ayaz” sadece bir kelime değil, bir dua gibi.

---

III. Bölüm: Dedenin Gölgesi

İsim meselesi büyüyor. Murat’ın babası, eski bir imam.

Evlerine geldiğinde torununa sevinçle bakıyor ama yüzü ciddi.

> “Oğlum, anlamı olumsuz olan isimler Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında bile değiştirilmiştir. ‘Ayaz’ soğukluk, uzaklık, sevgisizlik demek olabilir. Çocuğa niye böyle bir yük taşıtalım?”

Murat susuyor, çünkü babasının sesinde kırk yıllık bir iman titriyor. Ama Elif yavaşça lafa giriyor:

> “Baba, biliyorum. Ama bazen soğukluk da bir koruma biçimidir. Ayaz, karanlıkta ısıyı saklayan bir sessizliktir. Allah’ın yarattığı hiçbir doğa hali kötü olamaz.”

O an odada bir sessizlik olur. Dede bir süre düşünür, sonra başını eğer.

> “Demek sen böyle görüyorsun, kızım…”

İşte burada hikâyenin kalbi atmaya başlar. Çünkü tartışma artık bir isimden çok, “anlamın kimde olduğuna” dönüşür.

---

IV. Bölüm: Bilginin Işığı, İnancın Sıcaklığı

Ertesi gün Murat, içi rahat etsin diye bir ilahiyat profesörüne mail atar.

Kısa bir cevap gelir:

> “Ayaz ismi Türkçe kökenlidir, olumsuz bir dini anlam taşımaz. Kullanılmasında sakınca yoktur. Ahlaki ya da inanç temelli bir olumsuzluk barındırmadığı sürece, niyet esastır.”

O mektubu Elif yüksek sesle okur, gözleri dolar.

> “Bak Murat, niyet esastır diyor. Bizim niyetimiz güzel. Biz bu isme soğuğu değil, berraklığı yüklüyoruz.”

Bilimsel bilgiyle dini duyarlılık aynı noktada buluşur o anda.

Erkeklerin çözüm arayışı, kadınların anlam inşasıyla birleşir.

---

V. Bölüm: İsim, Kimlik ve Dua

Zaman geçer. Ayaz büyür.

Her sabah pencereden dışarı bakıp derin nefes alır. Soğuk hava yüzünü yakar ama onu diri tutar.

Bir gün okulda öğretmeni sorar:

> “Adının anlamını biliyor musun, Ayaz?”

Küçük çocuk gülümser:

> “Annem dedi ki, Ayaz demek güçlü sessizlik demekmiş. Allah’ın sustuğu anlar bile güzeldir.”

O an öğretmen bile donakalır. Çünkü bazı isimler, kendilerine yüklenen anlamla yeniden doğar.

Ayaz, ailesinin inanç ve sevgiyle yoğurduğu bir isimdir artık. Ne soğuk, ne sert… sadece sade ve güçlü.

---

VI. Bölüm: Forumda Yankılanan Hikâye

Bu hikâyeyi forumda paylaştığımda biliyorum ki, sizlerden farklı yorumlar gelecek.

Bazılarınız diyecektir: “İsimler önemlidir, anlamlarına dikkat etmek gerekir.”

Bazılarınız ise şöyle yazacaktır: “Bir isme iyi niyet yüklersen, o isim zaten güzelleşir.”

Ama en çok da şu soruyu tartışmak isterim:

- Bir ismin anlamı mı önemlidir, yoksa o isme yüklediğimiz anlam mı?

- Gelenekle inanç arasında kaldığımızda hangisini seçmeliyiz?

- Ve en önemlisi, bir kelimeyi “caiz” kılan şey sadece dil midir, yoksa kalbin niyeti de mi?

---

VII. Bölüm: Son Söz – İsimler Rüzgâr Gibi, Ama Dua Kalıcı

Elif bazen hâlâ oğluna bakıp gülümser.

Kış gecelerinde pencereden giren rüzgârın sesine kulak verir.

> “Ayaz gibi ol,” der oğluna,

> “Soğukta bile temiz kal.

> Sert görün ama kimseye zarar verme.

> Ve her şeyden önemlisi, adının hakkını dua ile yaşat.”

Forumdaşlar, belki de isimler kader değildir. Ama kaderin yönünü belirleyen küçük dua taşlarıdır.

“Caiz mi?” sorusu önemli elbette, ama ondan da önemlisi şu:

Bir isme sevgiyle baktığınızda, Allah o ismi güzelleştirir.

O yüzden bu hikâyenin sonunda bir cevap değil, bir davet bırakıyorum size:

Kelimelere, isimlere, anlamlara biraz daha kalpten bakalım.

Belki de “Ayaz” o kadar da soğuk değildir — sadece doğru gözle bakılmayı bekliyordur.