Lice'Nin Eski Ismi Nedir ?

Berk

New member
Lice’nin Eski İsmi ve Kalplerin Hikâyesi

Selam dostlar,

Bu akşam içimde bir şeyler kabardı… Bazen olur ya, bir kelime, bir yer adı, bir ses—hepsi insanın kalbini geçmişe sürükler. Lice ismini duyunca da bende aynı oldu. Dedim ki, “Bu ismin ardında ne var acaba?” Derken, araştırırken, duygularımın peşine takılıp bir hikâyenin ortasında buldum kendimi. Sizinle paylaşmak istedim, çünkü bazen bir yerin ismi bile kalplerin atışına dönüşür.

Bir Zamanlar… Licê Değil, Daha Eski Bir İsim

Rivayetlere göre Lice, çok çok eskiden Licê değil, “Thispêrê” olarak anılırmış. O zamanlar Anadolu’nun kalbinde, dağların gölgesinde, sessiz ama vakur bir kasabaymış. Taş evler, dut ağaçları, çeşme başlarında oynayan çocuklar… Her taşında bir hikâye, her hikâyede bir insan izi saklıymış. Zaman geçtikçe, imparatorluklar yıkılmış, diller değişmiş, ama o toprakların ruhu hep aynı kalmış.

İşte bu ruhu anlatan bir hikâye var—bir erkekle bir kadının hikâyesi. Biri çözüm odaklı, mantığın kalesi gibi; diğeri ise kalbiyle gören, hissederek konuşan biri.

Hejar ve Zelal’in Hikâyesi

Hejar, Lice’nin taş ustalarından biriydi. Soğuk elleriyle sıcak evler inşa ederdi. “Taş nasıl susarsa, insan da öyle susar” derdi hep. Her soruna bir çözüm bulurdu; kimin duvarı yıkılsa gider yapar, kimin çatısı uçsa sabah olmadan örerdi. İnsanların güvenini kazanmıştı ama içinde, kimsenin göremediği bir boşluk vardı.

Zelal ise köyün öğretmeniydi. Yüreğiyle konuşurdu, kelimeleriyle değil. Çocukların gözlerindeki parıltıyı görünce, “İşte bu toprakların umudu” derdi. Fakat bir gün okulun duvarı çatladı, kış yaklaşıyordu. Çocuklar üşüyordu, kitaplar nemden kabarmıştı. Zelal ne yapacağını bilemez haldeydi.

İşte o zaman Hejar geldi.

—“Ben hallederim,” dedi kısaca.

Zelal şaşırdı,

—“Ama bu sadece duvar meselesi değil,” dedi. “Çocuklar artık umut etmiyor, korkuyorlar.”

Hejar sustu. O, çözüm odaklıydı; konuşmak yerine taş örerdi. Ama Zelal, kalbin duvarlarını onarmayı bilirdi.

Bir Duvar, İki Farklı Yol

Hejar günlerce okulun duvarını onardı. Ellerine taşların tozu sinmişti. Zelal ise her gün çocuklara yeni bir hikâye anlattı.

—“Bir gün bu kasabanın ismi değişse bile, bu duvarların içinde biz kalacağız,” derdi.

Bir akşamüstü, güneş dağların ardına saklanırken, Hejar ve Zelal okulun önünde oturuyorlardı. Duvar bitmişti ama aralarındaki sessizlik, henüz tamamlanmamış bir cümle gibiydi.

Hejar başını kaldırıp, “Senin gibi biriyle konuşmak zor,” dedi. “Ben taşla çözmeye alıştım, sen kalple.”

Zelal gülümsedi, “O zaman biz bir bütünüz. Çünkü kalp olmadan taş yıkılır, taş olmadan kalp savrulur.”

İşte o anda, Lice’nin rüzgârı bir şey fısıldadı. Belki de o anda, bu toprakların ismi değişmeye başlamıştı. Thispêrê’den Lice’ye dönüşen o ses, aslında bir sevdanın yankısıydı.

Zamanın Tozunda Bir İsim

Yıllar geçti. Lice defalarca yandı, yeniden doğdu. Ama o duvar, o okul, o hikâye… hâlâ insanların dilindeydi. Bazıları der ki, Hejar’ın ördüğü duvarın içine Zelal bir taş bırakmış. Üzerine şöyle yazmış:

“Bir yerin ismi değişir, ama sevgi hep aynı kalır.”

İşte Lice’nin eski ismi Thispêrê, sadece bir kelime değil; kalplerin taşla, sessizliğin kelimelerle buluştuğu bir hatıradır. Zamanla değişti, belki unutuldu, ama o hikâyenin özü, Lice’nin ruhuna işledi.

Erkeklerin Akıl, Kadınların Kalp Olduğu Yer

Bu hikâyede Hejar gibi olanlarımız vardır aramızda. Sorun görünce hemen çözüm ararız, taş taş üstüne koyarız. “Ne hissediyorsun?” sorusu bize lüks gelir. Ama Zelal gibi olanlar da vardır—bir kelimeyle insanı iyileştiren, bir bakışla umut veren…

İşte Lice’nin eski ismi gibi, biz de bazen eski hâlimizi unuturuz. Ne kadar stratejik olursak olalım, bazen bir duygunun gücü her planı alt eder.

Forumdaşlara Bir Söz…

Dostlar, bu hikâyeyi yazarken düşündüm:

Belki hepimiz kendi “Lice’mizi” yaşıyoruzdur. Bir yanımız çözüm arar, diğer yanımız anlam ister. Erkek aklıyla kadın kalbinin buluştuğu yerde, insanın özü saklıdır.

Siz hiç bir yerin adını duyunca kalbiniz burkuldu mu?

Ya da birinin sessizce ördüğü duvarın ardında sevgi aradınız mı?

Belki hepimiz bir “Thispêrê” taşını kalbimizde taşıyoruzdur.

Yorumlarınızı, düşüncelerinizi duymak isterim. Sizce bir yerin ismi sadece tarih midir, yoksa kalbimizdeki yankısı mı?

Son Söz

Lice’nin eski ismi Thispêrê, bugün belki haritalarda yok. Ama hikâyelerde, kalplerde, bir taşın gölgesinde hâlâ yaşıyor. Çünkü isimler unutulsa da, hisler kalır.

Ve bazen bir isim, bir aşkın, bir acının, bir yeniden doğuşun sessiz tanığı olur.