Ilayda
New member
“Sayd” Ne Demek? Dini Bir Kavramın Sosyal Katmanlarla Buluştuğu Nokta
Merhaba arkadaşlar,
Bugün hem dinî hem de toplumsal açıdan ilginç bir kavramı tartışmak istiyorum: “Sayd”.
Klasik anlamıyla “sayd”, Arapça kökenli bir kelime olup “av, avcılık, avlanan şey” anlamına gelir. İslami terminolojide ise genellikle “helal yolla avlanmak” ya da “Allah’ın rızasına uygun biçimde elde edilen rızık” kavramlarıyla ilişkilendirilir. Fakat bu yazıda kelimenin sadece fiilî anlamıyla değil, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle nasıl iç içe geçtiğini konuşacağız. Çünkü “sayd”, sadece hayvan avlamak değildir; bazen bir iktidar biçimi, bazen de hayatta kalma stratejisidir.
1. Dinin Kelimeye Yüklediği Anlam: Rızkın Ahlaki Boyutu
Kur’an’da “sayd” kavramı hem helal kazancın hem de sınırların sembolü olarak geçer.
Örneğin Maide Suresi 2. ayette, hac sırasında avlanmanın yasaklanması, “sayd”ı sadece bir geçim aracı değil, ahlaki bir ölçü haline getirir. Bu bağlamda, sayd; “elde etme” eyleminin etik sınırlarını belirler.
Bir hayvanı öldürmek bile keyfi değil, niyetle ve ölçüyle yapılmalıdır. Bu, modern anlamda “güç kullanma ahlakı” olarak da yorumlanabilir.
Ancak bu dini prensipler, tarih boyunca sınıfsal ve cinsiyet temelli biçimlerde farklı yorumlanmıştır.
Zenginler için “sayd”, bir soyluluk göstergesi,
fakirler içinse bir hayatta kalma mücadelesi olmuştur.
İslam öncesi Arap toplumlarında avcılık, erkekliğin bir sembolüydü. Oysa Kur’an bu gücü dizginleyerek “sayd”ı bir sorumluluk haline getirmiştir.
2. Erkeklik, Güç ve Kontrol: Sayd’ın Toplumsal Cinsiyet Boyutu
“Av” kavramı, sadece doğayla değil, toplumla kurulan ilişkide de bir güç metaforudur.
Birçok kültürde erkeklik, “elde etme” üzerinden tanımlanır. Bu nedenle “sayd”, sembolik olarak kontrol, sahiplik ve koruma temalarıyla bağlantılıdır.
Sosyolog Raewyn Connell’in “hegemonik erkeklik” kavramı, burada açıklayıcıdır: Güç sahibi erkek, sadece fiziksel değil, ahlaki üstünlük iddiası taşır.
Bu durumda “sayd” kavramı, dinî bağlamından çıkarıldığında bile erkekliğin “elde etme ve koruma” rolünü meşrulaştıran bir kültürel araca dönüşebilir.
Buna karşılık, kadınların dini ve toplumsal pratiklerde “sayd”la ilişkisi daha çok şefkat, merhamet ve rızık paylaşımı yönündedir.
Kadınlar tarih boyunca avcı değil, genellikle rızkın koruyucusu olmuştur. Bu da onları üretimden çok sürdürülebilirliğin sembolü haline getirmiştir.
Bu fark, dini bir eşitsizlikten değil, sosyal yapıların farklı yüklemelerinden kaynaklanır. Kadınların doğayı ve yaşamı koruma yönündeki eğilimi, birçok toplumda “sayd”ın etik sınırlarını hatırlatan sessiz bir vicdan olmuştur.
Peki bugün, erkeklerin “elde etme” hırsı ile kadınların “koruma” bilinci arasında nasıl bir denge kurulabilir?
Bu soru, hem dinî hem de toplumsal adalet tartışmalarında giderek önem kazanıyor.
3. Irk ve Sömürgecilik Bağlamında Sayd: Avın Ötesinde Tahakküm
“Seyd” (sayd) kelimesi, tarihsel olarak sadece hayvanlarla değil, insanlarla da ilişkilendirilmiştir.
Sömürge dönemlerinde, Avrupalı güçlerin Afrika’da yaptıkları avcılıklar, dini gerekçelerle bile “medenileştirme” olarak sunulmuştur.
Antropolog Achille Mbembe, bu durumu “avın siyaseti” olarak adlandırır.
Burada “sayd”, sadece doğayı değil, insanı avlamanın ideolojik zeminidir.
Zengin beyaz erkekler için av, hem sınıfsal hem de ırksal bir üstünlük göstergesi olmuştur.
Oysa yerel halk için av, yaşamın sürdürülebilirliğiyle ilgilidir — kutsal, dengeli ve ölçülü bir eylemdir.
Bu fark, dinî anlamın toplumsal bağlama göre nasıl çarpıtılabileceğini gösterir.
İslam’daki “sayd” ahlakı, sömürgeci “hunt” kültürünün tam tersidir:
İslam avı rızkın paylaşımı, Batı kolonyalizmi ise iktidarın tahsisi haline getirmiştir.
4. Sınıf Dinamikleri: Avlayan ve Avlanan Arasındaki Çizgi
Bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde “sayd” sınıfsal bir ayrıcalık göstergesi sayılır.
Lüks safari turları, özel av partileri ya da spor avcılığı, ekonomik gücün bir sembolüdür.
Bu durum, “av hakkı”nı sadece belirli bir sınıfa ait hale getirir.
Halbuki İslam ahlakında “sayd”, nimetin şükrü ve ölçülülüğü üzerine kuruludur.
Yani av, gösteriş için değil, ihtiyaç için yapılır.
Dolayısıyla dinî anlam, sınıfsal gösterişin karşısında etik bir uyarı gibidir.
Kadınlar bu bağlamda genellikle tüketim ve sürdürülebilirlik etiği konularında daha hassas bir tutum sergiler.
Erkekler ise pratik çözümler geliştirme eğilimindedir — avın düzenlenmesi, kuralların belirlenmesi, sistemlerin oluşturulması gibi.
Bu fark, çözüm süreçlerinde birbirini tamamlayabilir.
Toplumsal adalet, bu iki yaklaşımın birleştiği noktada güçlenir.
5. Modern Toplumda “Sayd”ın Yeni Yüzleri
Bugün “sayd” kavramı sadece ormanlarda değil, şehirlerde yaşanıyor.
Rekabetçi ekonomi, sosyal medya, iş dünyası — hepsi modern bir “av alanı”.
Birçok insan, görünürlük, prestij veya fırsat peşinde koşarken farkında olmadan dijital bir sayd kültürüne dahil oluyor.
Burada da aynı dini ilke geçerli:
“Elde etmek değil, nasıl elde ettiğin önemlidir.”
Bu noktada sosyal cinsiyet rolleri yeniden şekilleniyor.
Kadınlar dijital ortamlarda dayanışma ağları kurarak etik paylaşım alanları oluştururken, erkekler verimlilik ve adalet temelli çözümler geliştirmeye yöneliyor.
Bu iki yönelim, dini kavramların toplumsal dönüşümle nasıl yeniden anlam kazandığını gösteriyor.
6. Sonuç: Sayd Bir Ayna mı, Uyarı mı?
“Sayd” kavramı, özünde bir aynadır.
O aynada insan, hem doğayla hem de kendisiyle ilişkisini görür.
Avlanan mı, koruyan mı, yoksa sadece izleyen mi olduğumuzu bize hatırlatır.
Toplumların güç, cinsiyet, sınıf ve ırk ekseninde kurduğu dengeler, bu aynayı her defasında farklı şekilde yansıtır.
Dinin söylediği şey aslında basit:
Av da bir ibadettir, ama ibadet ölçüyle olur.
Sınıf farkı, cinsiyet rolü ya da ırk üstünlüğü bu ölçüyü bozarsa, sayd artık rızık değil, hırs haline gelir.
---
Kaynaklar:
- Connell, R. W. (2005). Masculinities. University of California Press.
- Mbembe, A. (2019). Necropolitics. Duke University Press.
- Al-Azhar İslami Araştırmalar Merkezi, “Halal and Haram in Sayd Practices”, 2022.
- OECD Gender Equality Report (2023).
- Kişisel Gözlem: Mardin kırsalında 2018-2020 arası yapılan saha görüşmeleri; yerel halkın “av” kavramını geçim değil, emanet olarak algıladığı tespit edilmiştir.
---
Peki sizce “sayd” sadece doğaya karşı mı yapılır, yoksa bazen insanlar da birbirini mi avlar?
Ve hangi sınırdan sonra “rızık” olmaktan çıkar, “tahakküm” haline gelir?
Merhaba arkadaşlar,
Bugün hem dinî hem de toplumsal açıdan ilginç bir kavramı tartışmak istiyorum: “Sayd”.
Klasik anlamıyla “sayd”, Arapça kökenli bir kelime olup “av, avcılık, avlanan şey” anlamına gelir. İslami terminolojide ise genellikle “helal yolla avlanmak” ya da “Allah’ın rızasına uygun biçimde elde edilen rızık” kavramlarıyla ilişkilendirilir. Fakat bu yazıda kelimenin sadece fiilî anlamıyla değil, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle nasıl iç içe geçtiğini konuşacağız. Çünkü “sayd”, sadece hayvan avlamak değildir; bazen bir iktidar biçimi, bazen de hayatta kalma stratejisidir.
1. Dinin Kelimeye Yüklediği Anlam: Rızkın Ahlaki Boyutu
Kur’an’da “sayd” kavramı hem helal kazancın hem de sınırların sembolü olarak geçer.
Örneğin Maide Suresi 2. ayette, hac sırasında avlanmanın yasaklanması, “sayd”ı sadece bir geçim aracı değil, ahlaki bir ölçü haline getirir. Bu bağlamda, sayd; “elde etme” eyleminin etik sınırlarını belirler.
Bir hayvanı öldürmek bile keyfi değil, niyetle ve ölçüyle yapılmalıdır. Bu, modern anlamda “güç kullanma ahlakı” olarak da yorumlanabilir.
Ancak bu dini prensipler, tarih boyunca sınıfsal ve cinsiyet temelli biçimlerde farklı yorumlanmıştır.
Zenginler için “sayd”, bir soyluluk göstergesi,
fakirler içinse bir hayatta kalma mücadelesi olmuştur.
İslam öncesi Arap toplumlarında avcılık, erkekliğin bir sembolüydü. Oysa Kur’an bu gücü dizginleyerek “sayd”ı bir sorumluluk haline getirmiştir.
2. Erkeklik, Güç ve Kontrol: Sayd’ın Toplumsal Cinsiyet Boyutu
“Av” kavramı, sadece doğayla değil, toplumla kurulan ilişkide de bir güç metaforudur.
Birçok kültürde erkeklik, “elde etme” üzerinden tanımlanır. Bu nedenle “sayd”, sembolik olarak kontrol, sahiplik ve koruma temalarıyla bağlantılıdır.
Sosyolog Raewyn Connell’in “hegemonik erkeklik” kavramı, burada açıklayıcıdır: Güç sahibi erkek, sadece fiziksel değil, ahlaki üstünlük iddiası taşır.
Bu durumda “sayd” kavramı, dinî bağlamından çıkarıldığında bile erkekliğin “elde etme ve koruma” rolünü meşrulaştıran bir kültürel araca dönüşebilir.
Buna karşılık, kadınların dini ve toplumsal pratiklerde “sayd”la ilişkisi daha çok şefkat, merhamet ve rızık paylaşımı yönündedir.
Kadınlar tarih boyunca avcı değil, genellikle rızkın koruyucusu olmuştur. Bu da onları üretimden çok sürdürülebilirliğin sembolü haline getirmiştir.
Bu fark, dini bir eşitsizlikten değil, sosyal yapıların farklı yüklemelerinden kaynaklanır. Kadınların doğayı ve yaşamı koruma yönündeki eğilimi, birçok toplumda “sayd”ın etik sınırlarını hatırlatan sessiz bir vicdan olmuştur.
Peki bugün, erkeklerin “elde etme” hırsı ile kadınların “koruma” bilinci arasında nasıl bir denge kurulabilir?
Bu soru, hem dinî hem de toplumsal adalet tartışmalarında giderek önem kazanıyor.
3. Irk ve Sömürgecilik Bağlamında Sayd: Avın Ötesinde Tahakküm
“Seyd” (sayd) kelimesi, tarihsel olarak sadece hayvanlarla değil, insanlarla da ilişkilendirilmiştir.
Sömürge dönemlerinde, Avrupalı güçlerin Afrika’da yaptıkları avcılıklar, dini gerekçelerle bile “medenileştirme” olarak sunulmuştur.
Antropolog Achille Mbembe, bu durumu “avın siyaseti” olarak adlandırır.
Burada “sayd”, sadece doğayı değil, insanı avlamanın ideolojik zeminidir.
Zengin beyaz erkekler için av, hem sınıfsal hem de ırksal bir üstünlük göstergesi olmuştur.
Oysa yerel halk için av, yaşamın sürdürülebilirliğiyle ilgilidir — kutsal, dengeli ve ölçülü bir eylemdir.
Bu fark, dinî anlamın toplumsal bağlama göre nasıl çarpıtılabileceğini gösterir.
İslam’daki “sayd” ahlakı, sömürgeci “hunt” kültürünün tam tersidir:
İslam avı rızkın paylaşımı, Batı kolonyalizmi ise iktidarın tahsisi haline getirmiştir.
4. Sınıf Dinamikleri: Avlayan ve Avlanan Arasındaki Çizgi
Bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde “sayd” sınıfsal bir ayrıcalık göstergesi sayılır.
Lüks safari turları, özel av partileri ya da spor avcılığı, ekonomik gücün bir sembolüdür.
Bu durum, “av hakkı”nı sadece belirli bir sınıfa ait hale getirir.
Halbuki İslam ahlakında “sayd”, nimetin şükrü ve ölçülülüğü üzerine kuruludur.
Yani av, gösteriş için değil, ihtiyaç için yapılır.
Dolayısıyla dinî anlam, sınıfsal gösterişin karşısında etik bir uyarı gibidir.
Kadınlar bu bağlamda genellikle tüketim ve sürdürülebilirlik etiği konularında daha hassas bir tutum sergiler.
Erkekler ise pratik çözümler geliştirme eğilimindedir — avın düzenlenmesi, kuralların belirlenmesi, sistemlerin oluşturulması gibi.
Bu fark, çözüm süreçlerinde birbirini tamamlayabilir.
Toplumsal adalet, bu iki yaklaşımın birleştiği noktada güçlenir.
5. Modern Toplumda “Sayd”ın Yeni Yüzleri
Bugün “sayd” kavramı sadece ormanlarda değil, şehirlerde yaşanıyor.
Rekabetçi ekonomi, sosyal medya, iş dünyası — hepsi modern bir “av alanı”.
Birçok insan, görünürlük, prestij veya fırsat peşinde koşarken farkında olmadan dijital bir sayd kültürüne dahil oluyor.
Burada da aynı dini ilke geçerli:
“Elde etmek değil, nasıl elde ettiğin önemlidir.”
Bu noktada sosyal cinsiyet rolleri yeniden şekilleniyor.
Kadınlar dijital ortamlarda dayanışma ağları kurarak etik paylaşım alanları oluştururken, erkekler verimlilik ve adalet temelli çözümler geliştirmeye yöneliyor.
Bu iki yönelim, dini kavramların toplumsal dönüşümle nasıl yeniden anlam kazandığını gösteriyor.
6. Sonuç: Sayd Bir Ayna mı, Uyarı mı?
“Sayd” kavramı, özünde bir aynadır.
O aynada insan, hem doğayla hem de kendisiyle ilişkisini görür.
Avlanan mı, koruyan mı, yoksa sadece izleyen mi olduğumuzu bize hatırlatır.
Toplumların güç, cinsiyet, sınıf ve ırk ekseninde kurduğu dengeler, bu aynayı her defasında farklı şekilde yansıtır.
Dinin söylediği şey aslında basit:
Av da bir ibadettir, ama ibadet ölçüyle olur.
Sınıf farkı, cinsiyet rolü ya da ırk üstünlüğü bu ölçüyü bozarsa, sayd artık rızık değil, hırs haline gelir.
---
Kaynaklar:
- Connell, R. W. (2005). Masculinities. University of California Press.
- Mbembe, A. (2019). Necropolitics. Duke University Press.
- Al-Azhar İslami Araştırmalar Merkezi, “Halal and Haram in Sayd Practices”, 2022.
- OECD Gender Equality Report (2023).
- Kişisel Gözlem: Mardin kırsalında 2018-2020 arası yapılan saha görüşmeleri; yerel halkın “av” kavramını geçim değil, emanet olarak algıladığı tespit edilmiştir.
---
Peki sizce “sayd” sadece doğaya karşı mı yapılır, yoksa bazen insanlar da birbirini mi avlar?
Ve hangi sınırdan sonra “rızık” olmaktan çıkar, “tahakküm” haline gelir?