Sude
New member
“Yönetmelik Yayınlanır mı, Yayımlanır mı?” — Bir Dil Meselesinden Fazlası
Bir forum kullanıcısı geçen gün şöyle yazmıştı:
> “Yönetmelik yayınlanır mı yoksa yayımlanır mı diye kavga ettik ofiste, sonunda kimse emin olamadı.”
Bu cümle, kulağa sadece bir dil bilgisi tartışması gibi gelebilir. Ama dikkatle bakıldığında, toplumsal normların, sınıfsal ayrımların ve hatta cinsiyet rollerinin nasıl dile yansıdığını gösteren küçük ama çarpıcı bir örnek. Çünkü “yayınlanmak” ya da “yayımlanmak” sadece kelime tercihi değil — bilgiye, otoriteye ve görünürlüğe dair bir güç meselesidir.
---
1. Dil, Güç ve Görünürlük: “Yayımlanmak” mı, “Yayınlanmak” mı?
Dil, sadece iletişim aracı değildir; aynı zamanda toplumsal yapıyı yeniden üreten bir sistemdir. Türk Dil Kurumu’na göre doğru kullanım “yayımlanmak”tır. “Yayın” bir isimdir, “yayımlamak” ise fiildir. Ancak günlük dilde “yayınlanmak” çok daha sık kullanılır.
Bu fark, sadece dilde değil, sınıf temelli erişim farklarında da kendini gösterir. Akademik çevrelerde “yayımlanmak” daha prestijli görülürken, halk arasında “yayınlanmak” doğal ve yaygın bir tercihtir. Böylece dil, farkında olmadan sınıfsal bir sınır çizer: “Doğruyu bilenler” ve “günlük dili kullananlar”.
Bu noktada soru şudur: Bir kelimenin doğrusu kimin belirlediği doğrudur?
---
2. Cinsiyet ve Dilin Görünmeyen Hiyerarşisi
Dil tartışmalarında bile toplumsal cinsiyetin izi vardır. Kadınlar genellikle dilin duygusal ve ilişkisel boyutuna daha duyarlıdır; bu, empatiyle değil, sosyal olarak “uyumlu olma” baskısıyla ilgilidir.
“Yanlış bir kelime kullanırsam küçümsenirim” endişesi, özellikle kadınların akademik ya da profesyonel ortamlarda sıkça hissettiği bir durumdur.
Erkekler ise genellikle daha çözüm odaklı yaklaşır:
> “Tamam da önemli olan ne demek istediğimiz, kimse takılmaz buna.”
Bu fark, bireysel eğilimden ziyade, toplumun her iki cinsiyete yüklediği rollerden kaynaklanır. Kadınlar “dili doğru kullanarak saygı görmek” için çabalarken, erkekler “dili araçsallaştırarak fikirlerini duyurmak” ister.
Ama burada mesele şu: Her iki yaklaşım da haklı. Çünkü dilin hem anlamı hem etkisi vardır — ve her ikisi de toplumsal bağlamdan bağımsız değildir.
---
3. Dil, Sınıf ve Eğitim: Kimin Dili “Doğru”?
Dilbilimci Pierre Bourdieu’nün Language and Symbolic Power (1991) adlı eserinde belirttiği gibi, “doğru dil” her zaman güçlü olan sınıfın dilidir. Bu, “yayımlanır” kelimesini savunan akademisyenin de “yayınlanır” diyen esnafın da farklı sosyal konumlarda konuştuğu anlamına gelir.
Bir kelimenin hangi çevrede “yanlış” sayıldığı, o çevrenin iktidar ilişkilerini gösterir.
Dil bu anlamda, tıpkı ekonomi gibi bir sermayedir: kimin elinde daha fazla bilgi varsa, onun dili “doğru” kabul edilir.
Bu yüzden “yönetmelik yayımlanır” diyen biriyle “yayınlanır” diyen biri arasında sadece bir dil farkı değil, bir sosyal statü farkı da vardır.
---
4. Irk ve Kültür Bağlamında Dilin Politikası
Farklı dillerde benzer durumlar yaşanıyor. İngilizce’de “color” (ABD) ve “colour” (İngiltere) farkı bile tarihsel ve kültürel güç ilişkilerini yansıtır. Fransızca’da “publier” (yayınlamak) kelimesi, sömürge döneminde “medeniyet yaymak” anlamıyla da kullanılmıştır — bu bile dilin nasıl ideolojik bir araç olabileceğini gösterir.
Türkiye’de ise dil reformları sonrası “yayımlamak” gibi kelimeler, Osmanlıca kökenli kavramların yerine önerildi. Bu değişim, bir ulus kimliği inşa etme çabasının parçasıydı. Ancak bu çabanın içinde, belli grupların dil üzerindeki etkisi (özellikle erkek, kentli ve eğitimli elitlerin) baskın kaldı.
Soru şu: Dil reformu gerçekten herkesi mi kapsadı, yoksa belirli bir sınıfın sesini mi güçlendirdi?
---
5. Kadınlar, Erkekler ve Dildeki “Ses Hakları”
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, dildeki temsil sorunlarında da kendini gösterir. Araştırmalara göre (Lakoff, 1975), kadınlar konuşurken daha çok yumuşatıcı ifadeler (“galiba”, “sanki”, “bence”) kullanırken, erkekler kesinlik belirten kelimelere yönelir (“kesinlikle”, “açıktır ki”).
Bu fark, “yayınlanır mı, yayımlanır mı?” tartışmasında bile hissedilir.
Kadın kullanıcılar forumlarda daha sık “ben yanlış biliyor olabilirim ama...” diye başlarken, erkekler “doğrusu yayımlanır, nokta.” tarzında kesin konuşur.
Ama burada önemli olan, bu farkın kişisel olmaması: Dilin sosyal yapılar tarafından şekillendirilmesidir.
Kadınlar yargılanmamak için temkinli konuşur; erkekler ise iktidar diliyle daha rahat hareket eder.
---
6. Sosyal Medya ve Dilin Demokratikleşmesi
Son yıllarda sosyal medya bu güç dengesini sarsmaya başladı. Twitter, Reddit ve Ekşi Sözlük gibi platformlarda dilin kullanımı artık sadece akademisyenlerin değil, sıradan kullanıcıların da şekillendirdiği bir alan.
Burada “yayınlanır mı, yayımlanır mı?” tartışması, sadece bir dil düzeltmesi değil; kimlerin “dili düzeltmeye hakkı” olduğuna dair bir mücadeleye dönüştü.
Kadınlar, LGBTQ+ bireyler, farklı etnik kökenlerden kullanıcılar — hepsi bu alanda kendi dilini kurarak görünürlük kazandı.
Artık dil, sadece doğru veya yanlış değil; temsil ve var olma meselesi.
---
7. Kişisel Gözlem ve Deneyim: “Doğruluk” ve “Erişilebilirlik” Arasında
Üniversitede asistanlık yaptığım dönemde öğrencilerle bu konuyu tartıştığımızı hatırlıyorum. “Yayımlanır” diyen öğrenciler akademik çevreye ait olma isteğini, “yayınlanır” diyenler ise “doğal konuşma hakkını” savunuyordu.
O gün şunu fark ettim: Dilin doğrusu kadar, dile kimin sahip çıkabildiği de önemli.
Bazen “doğru dil” bir güç göstergesi hâline gelir. Ama herkesin kendini ifade edebildiği bir dil ortamı, doğru olandan daha değerlidir.
---
8. Sonuç: “Yayımlanır” mı, “Yayınlanır” mı — Yoksa “Duyulur” mu?
Dil, her toplumun aynasıdır. Bu aynaya bakarken sadece kelimelerin doğruluğunu değil, kimlerin sesinin yankılandığını da görmek gerekir.
“Yönetmelik yayımlanır mı, yayınlanır mı?” sorusu, aslında şu sorunun kapısını aralar:
Toplumda hangi sesler yayımlanıyor, hangileri hiç yayınlanamıyor?
Bu yüzden mesele sadece bir fiilin doğrusu değil; kimin dilinin “meşru”, kimin sesinin “yanlış” sayıldığıdır.
Belki de en doğru yanıt şu: Dil, herkesin konuşabildiği kadar doğrudur.
---
Kaynaklar:
- Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük (2023)
- Pierre Bourdieu, Language and Symbolic Power (1991)
- Robin Lakoff, Language and Woman’s Place (1975)
- UNESCO, Cultural Diversity and Linguistic Inclusion Report (2021)
- Kişisel saha notları, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü (2020)
Bir forum kullanıcısı geçen gün şöyle yazmıştı:
> “Yönetmelik yayınlanır mı yoksa yayımlanır mı diye kavga ettik ofiste, sonunda kimse emin olamadı.”
Bu cümle, kulağa sadece bir dil bilgisi tartışması gibi gelebilir. Ama dikkatle bakıldığında, toplumsal normların, sınıfsal ayrımların ve hatta cinsiyet rollerinin nasıl dile yansıdığını gösteren küçük ama çarpıcı bir örnek. Çünkü “yayınlanmak” ya da “yayımlanmak” sadece kelime tercihi değil — bilgiye, otoriteye ve görünürlüğe dair bir güç meselesidir.
---
1. Dil, Güç ve Görünürlük: “Yayımlanmak” mı, “Yayınlanmak” mı?
Dil, sadece iletişim aracı değildir; aynı zamanda toplumsal yapıyı yeniden üreten bir sistemdir. Türk Dil Kurumu’na göre doğru kullanım “yayımlanmak”tır. “Yayın” bir isimdir, “yayımlamak” ise fiildir. Ancak günlük dilde “yayınlanmak” çok daha sık kullanılır.
Bu fark, sadece dilde değil, sınıf temelli erişim farklarında da kendini gösterir. Akademik çevrelerde “yayımlanmak” daha prestijli görülürken, halk arasında “yayınlanmak” doğal ve yaygın bir tercihtir. Böylece dil, farkında olmadan sınıfsal bir sınır çizer: “Doğruyu bilenler” ve “günlük dili kullananlar”.
Bu noktada soru şudur: Bir kelimenin doğrusu kimin belirlediği doğrudur?
---
2. Cinsiyet ve Dilin Görünmeyen Hiyerarşisi
Dil tartışmalarında bile toplumsal cinsiyetin izi vardır. Kadınlar genellikle dilin duygusal ve ilişkisel boyutuna daha duyarlıdır; bu, empatiyle değil, sosyal olarak “uyumlu olma” baskısıyla ilgilidir.
“Yanlış bir kelime kullanırsam küçümsenirim” endişesi, özellikle kadınların akademik ya da profesyonel ortamlarda sıkça hissettiği bir durumdur.
Erkekler ise genellikle daha çözüm odaklı yaklaşır:
> “Tamam da önemli olan ne demek istediğimiz, kimse takılmaz buna.”
Bu fark, bireysel eğilimden ziyade, toplumun her iki cinsiyete yüklediği rollerden kaynaklanır. Kadınlar “dili doğru kullanarak saygı görmek” için çabalarken, erkekler “dili araçsallaştırarak fikirlerini duyurmak” ister.
Ama burada mesele şu: Her iki yaklaşım da haklı. Çünkü dilin hem anlamı hem etkisi vardır — ve her ikisi de toplumsal bağlamdan bağımsız değildir.
---
3. Dil, Sınıf ve Eğitim: Kimin Dili “Doğru”?
Dilbilimci Pierre Bourdieu’nün Language and Symbolic Power (1991) adlı eserinde belirttiği gibi, “doğru dil” her zaman güçlü olan sınıfın dilidir. Bu, “yayımlanır” kelimesini savunan akademisyenin de “yayınlanır” diyen esnafın da farklı sosyal konumlarda konuştuğu anlamına gelir.
Bir kelimenin hangi çevrede “yanlış” sayıldığı, o çevrenin iktidar ilişkilerini gösterir.
Dil bu anlamda, tıpkı ekonomi gibi bir sermayedir: kimin elinde daha fazla bilgi varsa, onun dili “doğru” kabul edilir.
Bu yüzden “yönetmelik yayımlanır” diyen biriyle “yayınlanır” diyen biri arasında sadece bir dil farkı değil, bir sosyal statü farkı da vardır.
---
4. Irk ve Kültür Bağlamında Dilin Politikası
Farklı dillerde benzer durumlar yaşanıyor. İngilizce’de “color” (ABD) ve “colour” (İngiltere) farkı bile tarihsel ve kültürel güç ilişkilerini yansıtır. Fransızca’da “publier” (yayınlamak) kelimesi, sömürge döneminde “medeniyet yaymak” anlamıyla da kullanılmıştır — bu bile dilin nasıl ideolojik bir araç olabileceğini gösterir.
Türkiye’de ise dil reformları sonrası “yayımlamak” gibi kelimeler, Osmanlıca kökenli kavramların yerine önerildi. Bu değişim, bir ulus kimliği inşa etme çabasının parçasıydı. Ancak bu çabanın içinde, belli grupların dil üzerindeki etkisi (özellikle erkek, kentli ve eğitimli elitlerin) baskın kaldı.
Soru şu: Dil reformu gerçekten herkesi mi kapsadı, yoksa belirli bir sınıfın sesini mi güçlendirdi?
---
5. Kadınlar, Erkekler ve Dildeki “Ses Hakları”
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, dildeki temsil sorunlarında da kendini gösterir. Araştırmalara göre (Lakoff, 1975), kadınlar konuşurken daha çok yumuşatıcı ifadeler (“galiba”, “sanki”, “bence”) kullanırken, erkekler kesinlik belirten kelimelere yönelir (“kesinlikle”, “açıktır ki”).
Bu fark, “yayınlanır mı, yayımlanır mı?” tartışmasında bile hissedilir.
Kadın kullanıcılar forumlarda daha sık “ben yanlış biliyor olabilirim ama...” diye başlarken, erkekler “doğrusu yayımlanır, nokta.” tarzında kesin konuşur.
Ama burada önemli olan, bu farkın kişisel olmaması: Dilin sosyal yapılar tarafından şekillendirilmesidir.
Kadınlar yargılanmamak için temkinli konuşur; erkekler ise iktidar diliyle daha rahat hareket eder.
---
6. Sosyal Medya ve Dilin Demokratikleşmesi
Son yıllarda sosyal medya bu güç dengesini sarsmaya başladı. Twitter, Reddit ve Ekşi Sözlük gibi platformlarda dilin kullanımı artık sadece akademisyenlerin değil, sıradan kullanıcıların da şekillendirdiği bir alan.
Burada “yayınlanır mı, yayımlanır mı?” tartışması, sadece bir dil düzeltmesi değil; kimlerin “dili düzeltmeye hakkı” olduğuna dair bir mücadeleye dönüştü.
Kadınlar, LGBTQ+ bireyler, farklı etnik kökenlerden kullanıcılar — hepsi bu alanda kendi dilini kurarak görünürlük kazandı.
Artık dil, sadece doğru veya yanlış değil; temsil ve var olma meselesi.
---
7. Kişisel Gözlem ve Deneyim: “Doğruluk” ve “Erişilebilirlik” Arasında
Üniversitede asistanlık yaptığım dönemde öğrencilerle bu konuyu tartıştığımızı hatırlıyorum. “Yayımlanır” diyen öğrenciler akademik çevreye ait olma isteğini, “yayınlanır” diyenler ise “doğal konuşma hakkını” savunuyordu.
O gün şunu fark ettim: Dilin doğrusu kadar, dile kimin sahip çıkabildiği de önemli.
Bazen “doğru dil” bir güç göstergesi hâline gelir. Ama herkesin kendini ifade edebildiği bir dil ortamı, doğru olandan daha değerlidir.
---
8. Sonuç: “Yayımlanır” mı, “Yayınlanır” mı — Yoksa “Duyulur” mu?
Dil, her toplumun aynasıdır. Bu aynaya bakarken sadece kelimelerin doğruluğunu değil, kimlerin sesinin yankılandığını da görmek gerekir.
“Yönetmelik yayımlanır mı, yayınlanır mı?” sorusu, aslında şu sorunun kapısını aralar:
Toplumda hangi sesler yayımlanıyor, hangileri hiç yayınlanamıyor?
Bu yüzden mesele sadece bir fiilin doğrusu değil; kimin dilinin “meşru”, kimin sesinin “yanlış” sayıldığıdır.
Belki de en doğru yanıt şu: Dil, herkesin konuşabildiği kadar doğrudur.
---
Kaynaklar:
- Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük (2023)
- Pierre Bourdieu, Language and Symbolic Power (1991)
- Robin Lakoff, Language and Woman’s Place (1975)
- UNESCO, Cultural Diversity and Linguistic Inclusion Report (2021)
- Kişisel saha notları, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü (2020)